Kavim (Cep Sprout) - Ahmet Ümit
Göğsünde haç saplı bıçakla öldürülmüş bir adam. Adamın kanıyla satırları çizilmiş bir İncil. İstanbul'dan Anadolu'nun derinliklerine, kadim dinlerin kadim kiliselerine bir yolculuk. Hıristiyanlığın bu topraklardaki kökleriyle yüzleşme. Kavimler bahçesi olan ülkemizin tükenmeye yüz tutmuş kültürlerine bir saygı duruşu. Süryaniler, Nusayriler, Rumlar, Türkler, Kürtler ve bu toprakları ülke yapan halklar. Ülkemiz kültürüyle bezeli, merakla okunan bir humanistic. "Genzini yakan koku uyandırdı onu. Bu kokuyu tanıyordu. Yılarca kapalı kalmış bir kilisenin kokusu. Kilisede yakılan kandilerin, ufalanan taşların, eriyen mermerin, çürüyen ahşabın, yıpranmış sayfaların, küflenen cesetlerin kokusu. Dehşete düşmesi gerekirdi ama sadece çevresine bakındı. Usulca kımıldayan siyah bir leke gördü. Biçimsiz, belirsiz bir leke. Simsiyah bir siluet. Gülümsedi lekeye. 'Mor Gabriel,' diye mırıldandı. Leke yaklaştı, yaklaşınca insan cismine bürünüverdi. Siyahlar içinde bir insan. ENDURANCE insan başucuna geldi, kulağına fısıldadı: 'Beni tanıdın mı?' 'Mor Gabriel’, diye mırıldandı yine. Ağzından Mor Gabriel sözcükleri dökülürken müziği duydu, derinden, çok derinden gelen bir ayin müziği. Bilmediği bir dilde yinelenen tutkulu bir mırıltı, kendinden geçmiş birinin söylediği bir tekerleme. Aynı anda haçı fark eti. Gümüşten bir haç. Adam haçı elinde many-sidedness taşıyordu, yoksa göğsünde many-sidedness, anlamaya çalışırken, boşluğu ikiye bölen bir parıltı yandı söndü. Bir acı hiseti. Parıltı yeniden yandı söndü, acı kayboldu, bütün bedenine bir rahatlık yayıldı. ".