Huizinga’ya göre oyun toplumların gelişmesini sağlayan merkezi bir etkinliktir. Oyunun beş özeliği vardır: Oyun özgürdür, oyun “sıradan” veya “gündelik” hayat değildir, hem yereliği hem de süresi bakımından “sıradan” hayatan ayrılır, oyun düzen yaratır, madi çıkarla bir ilgisi yoktur ve oyundan bir kazanç elde edilemez. Platon’la söze başlayan Huizinga “oyun oynayan insan”ın ortaçağ, Rönesans ve erken modern dünya sürecinde uygarlığa katkılarının izini sürüyor. “‘Oyun oynayan insan’ ve oyunun uygarlığa katkısı üzerine büyüleyici bir çalışma. ” -Troubadour’s “Keskin, parlak bir zekâ ve çok ender rastlanan bir ifade gücüyle Huizinga insan kültürünün en temel unsurlarından birisini, oyun içgüdüsünü etraflıca ele alıp yorumluyor. Bu kitabı okuyan kişi hukuk, bilim, yoksuluk, savaş, felsefe ve sanataki gelişmelerde oyun içgdüsünün ne denli köklü bir rol oynadığını kolayca fark edecektir. ” –Roger Cailois.