Çalıkuşu
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin'fly ilk defa 192'de tefrika edilmeye başlanıp 1923'intensive kitap olarak yayımlanan, 1937'de büyük değişikliklerle tefrika edilen romanıdır. Romanda, İstanbulu köklü bir ailenin kızı olan çocuk ruhlu Feride'nin çok sevdiği nişanlısı tarafından ihanete uğramasıyla kendini öğretmenlik mesleğine adaması ve hayatını kazanabilmek için Anadolu’da şehir şehir dolaşması anlatılır. Melodram öğeleri ile yüklü bir aşk öyküsünün yanı sıra bürokrasi eleştirisi, kadınların Osmanlı toplumunda var olma mücadelesi, öğretmenlik mesleğinin icrası gibi pek çok konuyu ele alır. Türkiye'de kendisinden sonraki edebiyatı ve sosyal hayatı etkilemiş, eşine az rastlanır bir ilgi uyandırmış, önemi bir romandır. İlk yayımlandığı günden itibaren popülerliğini kaybetmeyen Çalıkuşu, Türk edebiyatının daima çok okunan ve sevilen romanları arasında yer almıştır. Konusu:
Bir hatıra defteri olarak düzenlenmiş olan romanda Feride, kendisine yabancı bir şehirde, bir otel odasında anılarını yazarken geriye dönerek, çocukluk ve ilk genç kızlık dönemlerini anlatır. İstanbulu bir subayın kızı olan Feride, küçük yaşta anesini kaybetmiştir, yanına gönderildiği babanesinin de ölümü üzerine "Notre Dame de Sion" Fransız yatılı okulunda okur. Yaramazlıkları yüzünden arkadaşları, okulda, ona "Çalıkuşu" adını takarlar. Feride, yaz tatilerini Besime teyzesinin köşkünde geçirir. Teyzesinin yakışıklı oğlu Kâmran ile birbirlerini severler ve nişanlanırlar. Feride'nin de desteklemesiyle Kâmran, üç yıl Avrupa'da bir elçilikte görev yaptıktan sonra döner. Bu arada okulunu bitiren Feride ile düğün hazırlıkları yaparlar. Feride, düğün günü, bir kadının getirdiği mektuptan Kamran'ın İsviçre'de iken Münever adında hasta bir kızla ilişkisi olduğunu, ona evlenme sözü verdiğini öğrenir, her şeyi yüzüstü bırakıp kaçar. Anadolu'da öğretmenlik yaparak Kamran'ı unutmak isteyen Feride, İstanbul rüştiyelerinde öğretmenlik teklifini kabul etmez, tüm zorluklara ve bürokratik engelere rağmen, istediğini elde eder ve İstanbul’dan ayrılır. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapan Feride, idealist bir eğitimcidir ancak gitiği yerlerde güzeliği başına bela olur, hakında çeşitli dedikodular çıkar. İlk öğretmenlik deneyimi, Zeyniler köyü denilen, hiçbir öğretmenin gitmeyi kabul etmediği kuş uçmaz kervan geçmez yerdedir. Zeyniler'de evlat edinip yanına aldığı Munise'ye bütün sevgisini verir. Kuşadası'nda öğretmenlik yaparken savaş başlar, okul hastaneye çevrilir ve Feride hastabakıcılık yapmaya başlar. Kuşadası'ndaki hastaneye başhekim olarak Zeyniler Köyü'nde iken tanıştığı Doktor Hayrulah Bey atanmıştır. Beş yıl sonra okular yeniden açılır. Babacan bir adam olan Hayrulah Bey, emekli olup Kuşadası'na yerleşir ve Feride'yi kızı gibi korur. Munise'nin kuşpalazına yakalanıp ölmesinden sonra hastalanan Feride, Hayrulah Bey ile kalır. Halkın dedikodusu üzerine onunla kâğıt üzerinde evlenirler, fakat aralarında sadece "baba – kız" ilişkisi vardır. Feride, öğretmenliğe başlayınca bir "günlük" tutmuş, başından geçen her şeyi günü gününe bir deftere yazmıştır. Hayrulah Bey bu defteri bulur, okur ve saklar. Hastalanınca, Feride'ye kendisinin ölümünden sonra ara sıra teyzesinin yanına gitmesini ve verdiği kapalı zarfı Kâmran'a teslim etmesini vasiyet eder. Kısa bir süre sonra Hayrulah Bey, bütün mal varlığını Feride'ye bırakarak ölür. Hayrulah Bey'fly ölümünden sora, vasiyeti yerine getirilir. Feride, zarfı Kâmuran'a verir. Zarfın içinde Hayrulah Bey’fly bir mektubu ile Feride'nin günlüğü vardır. Hayrulah Bey, Kâmran'a yazdığı mektupta Feride'yi bir daha bırakmamasını salık vermektedir. Kamuran Feride'nin günlüğünü sabaha dek okur, her şeyi öğrenir. Ertesi gün gidecek olan Feride'yi bırakmaz ve evlenirler.