Bütün hayatlar birbirine çıkar. Büyük bir şehrin kimi sahile kimi yokuşa çıkan yoları gibidir ömürler. Bizi birbirimize düğümleyen yolar, derken tam da bunu söyler Gavras Bey. Göçler, idamlar, istifalar,
muhtıralar, öğrenci olayları, uçak kazaları, tanklar, yanılgılar, fedakârlıklar ve şarkılar içinde geçen
bir yüzyılın Türkiyesi’nde, bir göçe direnen köklerin, ayrılığın, yoksuluğun, ölümün, direncin hikâyesini
hatırlatıyor Unutursun. Hacı Gavras Karamanlı, Unutursun’un en uzun yaşayan kahramanı. Hayatının tüm dönemeçleri
Bir Cihan Kafes’ten tanıdığımız ve hikâyeleri henüz bitmemiş bir ailenin üç kuşak kadınına çıkıyor. Birlikte geçirdikleri bir ömür içinde birbirleriyle kucaklaşamamış Samire, Yaşar ve Lorin’i ölümüyle kavuşturan
bu yabancı kim?
Unutursun, aşk için giden, kalan ve ölenin hikâyesi biraz da. İstanbul’un son gayrimüslimleri, esnaf dostları Aşkale’ye gitmesin diye vergi borcunu ödemek
için para toplayan Müslüman komşular, asılan bir başvekilin güçlü karısı, müge çiçekleriyle
bezeli altmışlı yıların Ankarası’nı yasa boğan uçak kazası, savaşlardan sağ çıkmış sıhiyecilerin
yorgunluğu, Kapadokya’nın yer altı kentleri, karlı Berlin, ana kucağı Ihlara, tangolar, ağıtlar ve
elbete bir esinti gibi geçip giden Nariye’nin şarkısı. Hepsi birer yağmur damlası bu hikâyede. Hasan Dağı’nın ardında yaşananlar unutulmasın diye. KİMİ BİR MADALYA GİBİ TAŞIR YARA İZİNİ. KİMİ DE TENİNDE YENİ YARALAR AÇARSA, ESKİSİNİ UNUTUP
HERKESE UNUTURABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜR. OYSA ZAMAN HER İŞİ TEK HAMLEDE YAPABİLEN BÜYÜK BİR KAHRAMAN. VE HEPİMİZİN KALBİNDE KAPAĞI ÖLENE DEK AÇIK KALAN BİR “UNUTMA! DEFTERİ” VAR.