"Beysehir Gölü'ndeki adalarin tarihteki yeri hiç de önemsiz degil ve bu adalar simdiye kadar hiçbir gezgin yapmamis olsa da, daha yakindan arastirilmayi hak ediyorlar." -Friedrich Sarre- Türkiye'nin stratejik öneme sahip en büyük tatli su kaynagi olan Beysehir Gölü, gerek dogal güzelligi ile gerekse önemli yollarin kesistigi bir kavsakta bulunmasi bakimindan hemen her dönem için bir cazibe merkezi olmustur. Bu nedenle göl, eskiçaglardan günümüze kadar yöre insaninin sosyal ve ekonomik hayatina, inançlarina, örf, adet, gelenek-göreneklerine ve kültürel faaliyetlerine kadar pek çok alanda etkisini göstermistir. Ayni zamanda efsanelere ve hikâyelere konu olan Beysehir Gölü, zaman zaman yasanan kuraklik, sel baskinlari ve batakliklardan kaynaklanan hastaliklar nedeniyle yöre insaninin hayatini da zorlastirmistir. Beysehir Gölü çevresinde bulunan yerlesimlerin yaninda Beysehir Gölü'ndeki adalarda da Roma döneminden günümüze kadar çesitli yerlesimler kurulmustur. Adalardaki yerlesimler ise gölden dogrudan etkilenmekte, burada yasayan insanlarin hayatlari gölün sundugu imkânlar ve sartlar çerçevesinde sekillenmektedir. Çalismada Beysehir Gölü Adalarinda Roma-Bizans ve Selçuklu-Osmanli dönemlerindeki yerlesimler konu edinilmis, bu çerçevede XIX. yüzyilin sonlarinda Mada Adasi'na yerlestirilen Rus Kazaklari ile Beysehir'e yerlestirilen Çeçenlerin göl ile iliskileri arsiv belgeleri ve kaynak kisilerin anlatimlari isiginda ele alinmistir. Ayrica çalismada Beysehir Gölü çevresinde ve adalarda yasayan insanlarin Balikçilik, Kayikçilik, Hasircilik, Hayvancilik ve Adadaki Tarimsal Faaliyetlerine yer verilmektedir. Daha az göster