Konuşmamız gereken şeyler var. Mesela kırgınlıklar; keşke aldırılabiliyor olsalar. Solgun duruyorsun, yumuşacık yastığına hasret bırakıyor olmalı seni dargınlıklar. Üzgün görünüyorsun ve beli ki içinde amansız savaşlar veriyorsun. Canını yakıyor olmalı “aldığın yaralar”! Bari yemene içmene dikat ediyor musun? Ayakta kalmaya çalışıyor, “Üzüntülerimi kimse bilmesin” diyorsun ama daha ne kadar dayanabilirsin tabi onu da kestiremiyorsun. Birçok şeye anlam veremiyor, seni neden ısrarla üzdüklerini bir türlü anlamıyorsun. Ah şu insanlar! “Üzmekten” mutluluk duyanlar var. Ama Alah da var. İnsanlar üzerler; üzülmeni de çok önemsemezler. Kimse anen değil ki acıyan yerlerinden öpsünler. Biraz dikat et kendine, hiç önem vermiyorsun değil mi uyku satlerine? Toparlan lütfen ve bu kadar çok üzülme. Yanaklarına haksızlık ediyorsun; yakışmıyor işte yanaklarına gözyaşı, neden ısrar ediyorsun? Boş ver, aldırma artık seni kırıp ağlatanlara. Kızarım ben onlara! Sen düşünme şimdi bunları. Koş hadi mutluluğa ve sakın dönüp ardına bakma!