Türk Edebiyatında Londra
Elinizdeki bu eserle, Batı'nın en önemli mer-kezlerinden biri olan Londra Şehrinin, Türk edebiyatındaki yansımalarının değerlendirilmesi amaçlanmış, Batı'ya yönelik veya Batı'yı hedef alan bir söylem olarak oksidentalizm merkeze alınmıştır. Alt başlıktaki “okuma denemesi” ifadesi, söylemin içerik alanının genişliği ve oksidentalizm üzerine tartışmaların devam etiği düşüncesiyle seçilmiştir.
Dört bölümden oluşan bu eserin birinci bölümünde oksidentalizmin, tartışmalı tanımından yola çıkarak oksidentalist yorumun düşünsel geri planı ele alınmış, zıtlıklar ve eleştiriler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın kronolojik başlangıcı, 19. yüzyılın ikinci yarısı olmakla birlikte, oksidentalizm merkezli okumalar içerikleri dolayısıyla 20. ve 21. yüzyılda kaleme alınmış eserler üzerine yoğunlaştırılmıştır. Bir karşı söylem olarak oksidentalizmin, oryantalizmle olan bağları ve ayrılıkları da tartışılmaya çalışılmıştır.
İkinci bölümde, Türk-İngiliz iliİkilerinin kısa tarihi verilmiştir. Çalışmanın kapsamına kaynaklık edecek şekilde Sultan Abdülaziz?in Londra ziyareti ne ve ticari ilişkilerin önemine dikat çekilmiştir. Batılı bir şehir olarak Londra?nın yüzyılar içinde geçirdiği değişimler ve şehrin “değişmeyen” görüntüsünün ardındaki İngiliz geleneksel tutumu sergilenmeye çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde, 19. yüzyılda Londra?ya yapılan seyahatlerin ayrıntılarını ve Ahmet Mithat Efendi?yle başlatılan oksidentalist söylemin ilk izlerinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır.
Dördüncü bölümde, çoğu Cumhuriyet Dönemi?nde kaleme alınmış, İngilizlerle yaşanan siyasi tecrübelerle şekilenmiş, Batı?yı, özelikle de Londra ve İngilizleri anlatan eserler değerlendirilmiştir. “İngiliz Kendisi için Yaşar”, “Yoksul, Yoksun fakat Sakin şehir: I. Dünya Savaşı ve Londra” başlıklarında eş zamanlı Londra ve İngiliz temaları olmakla birlikte, bölümün diğer başlıklarında farklı tarihlerde yayımlanmış eserlere yer verilmiştir.
Kaynaklar bölümünde de görüleceği üzere oksidentalizm hakında Türkçe, özgün ya da çeviri kaynak sayısı oldukça sınırlıdır. Bu sıkıntıyı ve eksikliği çalışmam boyunca hisetim. Doğu?nun kendi içindeki farklı dengelerle oluşturduğu oksidentalist söylemler bugün hala araştırılmaya muhtaç gözüküyor.
19. yüzyıldan günümüze Türk oksidentalizminin çerçevesini çizebilmek için Halil Halid Bey?den başlamak üzere bu konuda kafa yormuş, fikir üretmiş tarih, sosyoloji, edebiyat gibi alanlarda eser vermiş fikir / sanat adamlarının eserlerinin Türkçe çevirilerinin yapılması ve Osmanlıca metinlerin günümüz Türkçesine aktarılarak bir küliyat oluşturulması gerekmektedir. Bu tür çalışmalarla eksikliklerin tamamlanacağını ve eksikliklerine karşı, elinizdeki eserin sonraki çalışmalar için bir basamak olacağını umuyorum.
Çalışmamın zihnimde hangi zeminde ve zamanda oluştuğunu da aktarmak istiyorum. Londra benim için ilk defa vatan, memleket, aile hasreti yaşadığım şehirdi. Yani gurbet. İçimde bir türlü bastıramadığım özlem duygusuyla yaşadığım Londra, benim gözümde ne “diyar-ı küfar” ne “bilad-ı isevi-ye” ne de “majestelerinin adası”ydı. Farklı dine, ırka, milete mensup insanların yaşadığı ve bazen İngiliz-lerle hiç mi karşılaş(a)mayacağım, sorusunu sorduğum şehir. Yaşadığım yeri, insanları hata her şeyi özleyerek geçmiş bir zaman… Nice sonra fark etim bu durumu. Fark eder etmez de yeniden keşfetim şehri. Yoldaşım, yazarlar/şairler oldu. Hangi metinde Londra geçse dönüp şehri yeniden hatırlamak istedim. Murathan Mungan?ın “Şehirlerin gücü kadar, edebiyatın gücünü de unutmamak gerekir. Şehirlerin bir ruhu olduğunu bize öğreten edebiyatçılardır” satırlarını defalarca hisederek… Çalışmanın kısa öyküsü bu aslında.
Londra?yı anlatan eserleri önce sadece ilgiyle, merakla okudum, sonra çalışmayı şekilendiren mal-zemelerim oldu. Çalışmamı kaleme alırken Ahmet Mithat?a ne kadar gıpta etiğimi de itiraf etmeliyim. Bazen “Ey okuyucu!” diye seslenip anılarımı, düşüncelerimi hiç olmazsa kısacık bir şeyler anlatmayı çok isterdim.