Mr. Gwyn-Alesandro Barico
Jasper Gwyn, Regent’s Park’a gitmek için izleyebileceği birçok yol arasından her zaman seçtiği cadede yürürken, ansızın hayatını kazanmak için her gün yaptığı işin artık ona kesinlikle uygun olmadığı duygusuna kapıldı. Bu düşünce daha önce de aklını kurcalamıştı, ama ilk kez bu kadar belirginleşiyor ve cazip geliyordu. Londra’da yaşayan yazar Mr. Gwyn bir gün birdenbire, yapmakta olduğu pek çok şeyi bırakmaya karar verir. Bunlar arasında yazmak da vardır. Birçok yazar gibi bir esinsizlik bunalımı yaşadığı için değil elbete. Amacı kimselerin yapmadığı bambaşka, büyülü bir sanat dalını gerçekleştirmektir. Yazar, yönetmen, müzisyen gibi birçok kimliği ve farklı duruşuyla Alesandro Barico, bildiğiniz pürüzsüz, akıcı, usta işi dili, pırıltılı üslubuyla okuru Mr. Gwyn’in gizemli dünyasına taşırken, sorular takılıyor akılara: Ayna’ya baktığımızda önce kendimizi mi görürüz yoksa yansımamızı mı? Biz mi kurguluyoruz kendi hayatımızı, yoksa sadece aktörleri miyiz?. Sıradışı bir Kâtip Bartleby vakasıyla karşı karşıyayız. Hatırlarsınız; Herman Melvile’in ünlü kahramanı Bartleby, bir gün Walstret’teki görevinin boğucu atmosferinden öyle sıkılır ki “yapmamayı tercih ederim” düsturuyla hayatını değiştirir. Barico’nun kahramanı Jasper Gwyn de bir gün, düzenli yazı yazdığı The Guardian gazetesine son yazısını kendi eliyle götürür. 52 madelik “bundan sonra yapmayacaklarım listesi”dir bu. İşin kötüsü, ilk madesi The Guardian’a yazı yazmayacağıdır. Sonuncusu ise kitap yazmaktır. Yani ünlü İngiliz yazar Jasper Gwyn artık yazmayı bıraktığını ilan etmiştir. Bundan sonrası büyük bir curcuna. Çünkü, yazarak yaşayan bir adamın yazmayı bıraktığı anda yaşamak adına ne yapacağını sorgulamaya başlar. Gwyn artık ‘kopyacılık’ yapacaktır. Ama değişik bir kopyacılıktır bu… Daha doğrusu, oyun içinde oyun, onun için de bir oyun daha çevirecektir Gwyn. Yaklaşık iki yıl kaleme dokunmaz. Bir süre sonra, tıpkı bir resam gibi, çırılçıplak soyunan modelerinin karşısına geçip günlerce süren bir maraton neticesinde onların portresini ‘yazar’. Çünkü Jasqer Gwyn insanların kişi değil, birer hikâye olduğuna inanmaktadır. Aslında mutluluğun, belki de huzurun peşindedir Gwyn. Bu ne yazarak, ne yazmayarak mümkün olacaktır. Ancak ortadan kaybolarak ve arkasından küçük ipuçları bırakarak mümkün olabilir. Belki de Gwyn adıyla yazmaktır en büyük sıkıntı! Alesandro Barico yine harikalar yaratıyor ‘Mr. Gwyn’de. Müthiş yalın anlatıyor binlerce sayfaya sığması zor hadiseleri. Üstelik birkaç kelimeyle. Mr. Gwyn varoluşçu sorularla hayatı, yazmayı sorguladığı kadar, etkileyici kurgusuyla bizat romanın içindeki kahramanları ve bizi de etkisi altına alıyor… Ünlü yazar ve dostları çok şey söyleyecek. Çağlayan ÇevikBir Paragraf