1852úde Avusturya-Macaristan İmparatorluğuúnun doğusundaki sınır kasabalarından biri olan Kaluczúda doan Max Fruchtermann, 1867úde İstanbulúa gelmiş, iki yıl sonra Yüksekkaldırımúda bir çerçeveci dükkanı açmıştır. 1895 yılında ilk Osmanlı Kartpostal Serisini Breslauúda bastırmaya karar verdikten sonra sayıları milyonlara ulaşan kartpostallarla "Türkiye" adının ve bu adla bağdaştırılan çeşitli imgelerin Yeni Zelandaúdan Kanadaúya kadar bütün dünyaya yayılmasını sağlamıştır. 1966úda Max Fruchtermannúın gelini Anna, müesseseyi kapatmadan önce elinde kalan ve 600.000 civarında olduğu sonradan anlaşılan kartpostal stokunu bir eskiciye 2.500 liraya sattığında kayınpederine ait kartpostalların ileride bu denli önem kazancaklarını her halde hayal bile edemezdi. Oysa günümüzde Fruchtermann kartpostalları, koleksiyoncular açısından sadece panoramik manzaralar ve anıtsal yapıları gösteren birer fotoğraf değil, XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başında yaşanan önemli siyasi olayları ve Osmanlı kimliğinde var olan çeşitli etnik ve kültürel farklılıkları günlük hayattan kesitler ve tiplerle yansıtan birer belge olarak da beklenenin çok ötesinde bir önem kazanmışlardır. Geçmişten bize kalan ve çoğu zaman işlevsel görevleri olduğu varsayılan sıradan nesnelerin zaman içinde düşünülenin aksine özel anlamlar yüklendiklerini görmek, koleksiyoncular için tatlı bir sürpriz, ama bizler için yakın tarihimize açılan bir kapıdır adeta... Max Fruchtermannúın gözüyle değerlendirip tanıttığı yerler, olaylar ve tipler değerli dostumuz Mert Sandalcıúnın bu çalışmasıyla ve güncel bir yorumla yeniden hayata dönmüş ve bir bütünlük kazanmışlardır. Daha fazla göster