“Ema Bovary, yaşadıklarından çok daha renkli bir hayatı özleyen tüm duyarlı kadınların simgesidir. ”
— Nedim Gürsel
Ema, bir taşra kasabasındaki sıradan hayatına sığmıyor, yavaş yavaş çürüyordu. Sırlar vardı orada,
tuhaf dedikodular, küçük hesaplar… Tutkunun peşindeydi, ama yakasını bırakmadılar. Okuduğu romanlara
bile karıştılar. O da en sonunda nesiler boyunca okunan bir romanın kahramanı oldu. Yazar Hakında:
Gustave Flaubert, 12 Aralık 1821’de, Fransa’nın Rouen kentinde doğdu. Babası hekimdi. Anesi de bir
hekimin kızıydı. Babasının mesleği nedeniyle hastalıklara ve ameliyathanelere alışkın olan Flaubert,
yazmaya lise yılarında başladı. Taşra burjuvazisine olan nefreti de o yılarda yavaş yavaş
şekilendi. 1841’de Paris’te Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2 yaşındayken, epilepsinin bir türü olarak
değerlendirilen rahatsızlığı nedeniyle eğitimini yarıda bıraktı ve bütünüyle edebiyata yöneldi. Sevgilileri oldu, ama hiç evlenmedi. Babasını ve kız kardeşini kaybetikten sonra anesiyle beraber
Croiset’ye çekildi ve 8 Mayıs 180’de inme sonucu aniden ölene kadar bütün ömrünü burada geçirdi. Yaşamını edebiyata ve yazmaya adamış olsa da, Gustave Flaubert’in çağdaşlarına göre daha az romanı
vardır. Detaylara olan bağlılığıyla çağının tanığı olan yazarın, realizm akımının öncüsü kabul
edilen, taşra hayatını gerçeğe en yakın şekliyle konu etiği başyapıtı Madam Bovary, Revue
dergisinde 1856’da tefrika edilişinden bugüne klasikleşmiştir. Bazı eleştirmenlere göre, bir tür
olarak “roman” Flaubert’den önce ve sonra olarak ikiye ayrılır. Yazarın başlıca eserleri arasında
Duygusal Eğitim (1845), Salambo (1862), Bir Delikanlının Hikâyesi (1870), Ermiş Antonius ve Şeytan
(1874) ve ölümünden sonra yayımlanan Bouvard ile Pécuchet (181) sayılabilir. Flaubert, Guy de
Maupasant, Alphonse Daudet, George Sand, Émile Zola, Jean-Paul Sartre ve Roland Barthes’ın da
aralarında olduğu pek çok yazar ve düşünürü etkilemiştir. Doğan Kitap Klasikler Serisi.