Leylim Leylim (Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar)
Leylim Leylim (Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar) - Ahmed Arif Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954-1957 Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. "Sabah gözlerimi sana açarım. Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum. Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş. hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehenem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini." (Tanıtım Bülteninden) “Leylâ, Zalım Leylâ” diye giriyor söze Ahmed Arif, 5 Mayıs 1954 tarihli ilk mektubunda. Leylâ Erbil tarafından hep dost olarak görülmüş, fakat yılarca Erbil’e büyük ‘aşk’la seslenmiş Ahmed Arif. Daha sonra ise Leylâ Erbil’in samimi duruşuna boyun eğmiş olsa da hep bir aşkî seslenmiş ona. Dostum derken bile… Sadece ‘zalım’ demiyor Ahmed Arif, Leylâ Erbil’e; Leylim, Cânım, Merhametsiz Ömrüm, Leylâ’m Kardeş Çocuk, Leylâcık, Azizim, Canım, Sevgili, Dost, Sevgili Canım, Canım Kardeşim, Canım Leylim, Leylim Canım, Merhaba, Leylâ Usta, Canım Benim, Çok Aziz ve Biricik Dost, Bir Tane Leylâ, Leylîm Yarı Canım diye sesleniyor mektuplarında. “Senin. Daima senin” diye noktalayıp o güzel gözlerinden öpüyor Leylâ Erbil’i. Hasretinden prangaların eskitildiği bir aşkın mektuplara sinmiş kokusu var bu kitapta. Bir büyük şairin bir büyük yazara duyduğu samimi aşk kadar, sürgünlüğü, üretmeyi, paylaşmayı, umutla bakabilmeyi, dönemin entelektüel çevresini, yayın dünyasının geçtiği evreleri ve memleket sınırlarından asla tam olarak çıkamayan sansürü okuyacaksınız.Erbil’in yılarca sakladığı ve yayımlanması için ‘öldükten sonra’ şartını koyduğu mektupların yayımlanma öyküsünü de muhakak okumalısınız kitabın girişinde. Sonrası tartışmasız bir şölen halini alıyor. Zira Ahmed Arif’in satırlarını okudukça, dört mektup yazan âşığa sadece bir cevap geldikten sonraki ıstırap dolu çığlıklarına tanık olunca, ikisine de duyduğunuz saygı daha da artacak. Birçok edebiyatçının da adının geçtiği mektuplar sizi her açıdan şaşırtacağı kadar, edebiyat tarihine çok önemli dipnotları yazıyor.Çağlayan ÇevikBir Paragraf