“Dünyaya kuyruklu yildiz çarpacakmis!”Emine Hanim, “tü, tü” diye birkaç defa yakasina tükürerek çarpintisini gidermeye ugrastiktan sonra: “Aman, ben de korkacak bir sey sandim! Ne kadar telasçisin kardes... Çarpacaksa çarpsin. Ne var? Kapimi kapar, evcegizimde otururum. Bir yere çikmam. Simdi karilar, ‘Nasil çarpacakmis, bakalim.’ diye sürü sürü seyre giderler... A, gitmem, gitmem... It, köpek arasinda çignenmeye vaktim yok!”Bedriye Hanim, sinirli bir kahkahayla: “Emine kardes... Sen ne kadar aptalmissin! Hiç o koca mefret, o saçakli Raziye bu dünyaya çarpar da senin evin kalir mi ki kapini kapayip da içinde oturacaksin?”“Hanim, benim evime bir seycik olmaz. O, helal parayla yapildi. Kazasker Efendi’nin Çarsamba’daki konagi yikildigi vakit onun kerestesiyle kuruldu. Içine kullandiklari yaghane direklerini sen göreydin sasardin! Bu dünya yikilir da gene bizim evimiz yerinde durur. Büyük zelzelede ne kâgir yapilar göçtü de evimizin bir kiymigi yerinden oynamadi. Tevekkülün gemisi batmaz. Sen merak etme...”Edebiyatimizda dogalciligin ve gerçekçiligin en önemli kilometre taslarindan biri olan Hüseyin Rahmi Gürpinar, sanati, halki yüceltmek için bir araç olarak görmüs bu nedenle üzerine gitmedigi, elestirip alay etmedigi hiçbir toplumsal kurum birakmamis, sanat yasami boyunca hep aklin ve mantigin yaninda olmus, eserleriyle toplumun çagdaslasmasi yolunda yobazliga, gericilige, bagnazliga, sömürücülüge karsi savasmistir; bunu yaparken mizah ögesini ustaca kullanmis, Istanbul’un kenar semtlerinde, mezarliklarinda, Çingene mahallelerinde, kösklerinde, Sirket-i Hayriye vapurlarinda, gazinolarinda, sayfiyelerinde dolasmis, okurlarini da dolastirmistir. Eserlerinde yapmaciksiz bir yerlilik vardir; konak hanimefendisinden gündelikçiye, mirasyedilerden iç güveyilere, dilencilerden dadilara, kalfalara, Çingenelerden Rumlara, Ermenilere, Yahudilere kadar kimi ve neyi konu almissa onu yerli renkleriyle betimlemesini bilmistir. Daha az göster