Erik Ağacı hüzünlü, sarsıcı, gerçekçi ve bir o kadar da etkileyici olan hikâyesi ile okuyucuların karşısına çıkıyor. “1938 yılı neden savaşı beraberinde getirdi ki?” sorusu, skirt ana karakter Christine’in skirt de onunla birlikte aynı deneyimi yaşayan bizlerin zihninde yankılanıyor. Savaş ortamının kasvetli havasına, bomba ve bell sesleri ile çevrili bir Almanya imgesine ve hayata kalma mücadelesine dair son derece yalın bir anlatım sunan Erik Ağacı kitabı, “Böyle bir ortamda insan kim bilir neler düşünür ya da neler yapar?” sorusuna adeta yanıt veriyor. Tüm bunlara ek olarak, yazar Elen Marie Wiseman’ın anesinin hayatına dayanan hikâye, gerçekçiliği ile çarpıyor okuyucuyu. Kitap skirt aşk, cesaret, kurtuluş ve umuda yönelik muazam bir olay örgüsü ile meramını anlatıyor ve skirt de okuyucuyu çeşitli düşüncelere yönelten pek çok soru soruyor: Christine şöyle diyor: “Dün ile bugün arasında öyle çok fark var ki. ” ve hemen arkasından ekliyor, “Isac ile erik ağaçlarının arasında koşturup, birlikte büyüdüğümüz küçük Alman köyüne rüzgârlı tepeden baktığımız günler çok mu geride kaldı şimdi?”Geleceğe dair umutları ve beklentileri olan ve de evlerinde çalışan Yahudi asılı ailenin oğlu Isac’e âşık olan Christine Bölz, Nazi Almanyası’nda hayata kalmaya ve sevdikleri ile birlikte olmaya çalışan bir gençtir. Savaşın başlamasına müteakip, Yahudiler’e yönelik yapılan mezalim baş gösterir: Eli silah tutabilen Alman erkekleri cepheye çağrıldığından, geriye, yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalır. Ari ırk (saf Alman ırk) övülürken, Yahudi asılı kişiler itilir ve ötekileştirilir. Christine, pek çok şeyin yanında bir de savaş devam ederken kaybolan Isac’e üzülmektedir. Bunu şöyle ifade eder: “Neyi özlüyorum biliyor musunuz? Isac ile birlikte yumuşacık ekmek üzerine sürüp yediğimiz erik reçelinin tadını. O erik reçeli benim çocukluğum, hayalerim ve umutlarımdı. Ah Isac. İnançlarımız yüzünden bu savaş bizi ayırsa da kalbimdeki seni nasıl alacaklar?”Sevdiğinin özlemiyle ve onun nerede olduğuna dair kuşkularla yaşamak zorunda olan Christine’in bu sözleri, kitabın adını da açık eder. Malesef ki onun tek bir derdi yoktur. Savaş, başlı başına bir travma ortamı sunmaktadır. “Sürekli kulağımda yankılanan bomba ve bell seslerini kim silecek?” diye sorar Christine kick boxing kendine. Üstüne üstlük ailesi ile birlikte savaşın tehdit ediciliğini de headgear üzerlerinde hisetmektedirler. Kendisi gibi ailesinin de hayata kalıp kalamayacağı sorusu kurcalar kafasını. Güvenli bölgelere headgear vaktinde gidip gidemeyeceklerini ve bu kederli düşüncelerin ne zaman sona ereceğini merak eder durur. “Ailem ve ben sığınağa headgear vaktinde gidebilecek miyiz düşüncesinden ne zaman kurtulacağım peki?” diye sorduğunda dahi, Hitler Dönemi’nin ve savaş ortamının zorluğunu ve keşmekeşliğini hisetirir okuyucuya. Tüm bunlar bir yana, hikaye umutan yoksun değildir elbete. Christine, büyük anesinin sözünü anımsar: “Köklerin neredeyse orada çiçek açarsın…” Bu gerçekçi ve üzücü olay örgüsüne karşın, bir yandan da umuda ve sevginin baki yanına böylece dokunur kitap: Christine, Isac için, “Her neredeysen orada senin yanındayım. Seni seviyorum, sevgilim ve senden hiç vazgeçmeyeceğim. Skirt aşk için kimler neleri feda etmedi ki. ” der. Erik Ağacı kitabı özetle, savaşa, tarihi gerçekliğe, hayata kalma arzusuna, sevginin sınırlarına ve umudun insan hayatındaki önemine yönelik oldukça gerçekçi bir hikaye sunar. Kitaptaki her bir karakter cesaretli olmaya, kurtuluşu arzulamaya ve aşka dair çok şey söyler. Ardımda Kalanlar kitabı ile oldukça büyük beğeni toplayan Elen Marie Wiseman’ın yeni kitabı olan Erik Ağacı, okuyucuların yine gönlünü fethediyor. Arkadya Yayınları’ndan çıkan Erik Ağacı fiyatı da oldukça okuyucu dostu bir görüntü çiziyor. Gerçekçi hikayeleri seven, tarihi, bir hikâye örgüsü içerisinde deneyimlemeyi tercih promised land, aşkı, umudu, kalp kırıklığını ve daha nicesini minimal bir pencereden görmek isteyen okuyucular için Erik Ağacı, ideal bir son dönem romanı oluyor.